Zekeriya Sofrası

0 Comments

29 Ekimde düzenlediğim Zekeriya Sofrasından bir kare…

Zekeriya Sofrası
Bu gelenek, Cumhuriyet sonrası Ankara’sında görülmüştür.1930-40’lı yıllarda yaygınlaşmış, günümüze kadar gelmiştir. Adak adama, adağını yerine getirme, yeni dileklerde bulunmak için yapılan bir yemekli toplantıdır. Buradaki yemek, daha çok çerez, yemiş ve yeşilliklerden oluşur. Eski İstanbul ve Bursa’da da örneği görülmüştür.

Oralarda geleneğin adı; Zekeriya Peygamber Sofrası; ya da Peygamber Sofrası adıyla adlandırılır. Geleneğin, yüzyılın başında Hicaz’dan gelen ihtiyar bir kadının eseri olduğu söylenmektedir. Zekeriya Sofrası geleneği, genellikle yalnızca kadınlar arasında yapılır. Fakat genç öğrenci delikanlıların ya da ender olarak kadınlı erkekli gurupların katıldığı sofraların da kurulduğu görülmüştür.

Sofra, dileği yerine gelmiş bir kadın tarafından düzenlenir. Daha çok Şabanı Şerif ayı içinde yapılır. Sofraya komşu ve akraba kadınlar çağrılır. Sofra açılmadan önce, iki rekat namaz kılınır. Namazdan sonra Kur’an-ı Kerim’in 19.Suresi olan Meryem Suresi okunur.

Zekeriya Sofrası, adını Zekeriya Peygamber’den alır. Sofranın özelliği ise, namaz kılınıp Kur’an okununcaya ve sofraya adak mumu dikilinceye kadar, katılanların birbirleriyle konuşmamalarıdır. Yani, susmak ve konuşmamak, sofranın başlıca kurallarındandır. Bu nedenle davete çocukları götürmezler. Zekeriya sofrasının bir diğer özelliği, sofrada 41 çeşit yiyeceğin bulunması zorunluluğudur. Eğer sofra iki kişi tarafından düzenlenirse 82 çeşit tabağın olması gerekmektedir. Sofraya katılanlar bu 41 çeşit yiyecekten tadarlar.

Sofranın ortasında, adağı yerine gelmiş olan ve sofrayı düzenleyen kadının diktiği mum, sonuna kadar yanık durur. Bu mumun yanına, davete gelenler ve adak dileyenler de birer mum dikerler. Bunlar; Eğer muradım olursa gelecek yıl Şaban ayında böyle bir sofra kurmayı ya da; Böyle bir Zekeriya sofrası kurmayı adıyorum; derler. Diledikleri niyet sayısına göre de mum dikerler.

Alıntıdır.

Bir cevap yazın